28 Ekim 2015 Çarşamba

Beat Kuşağı

1920’lerde doğan, 2.Dünya Savaşı dönemi üniversite yıllarına denk gelen, her biri iyi eğitimli ve stil sahibi gençlerden oluşan bir şair çetesi olan Beat kuşağı yazarları savaş sonrasında ekonominin tekrar canlanması ile tüketime saldıran insanları ve buna yol açan düzeni sorgulamaya başlar. Kapitalizmin sebep olduğu bu tüketim manyaklığının ve beraberinde getirdiği yasakların insan ruhunu çökerttiğine ve insanın yaratma becerisini ortadan kaldırdığına inanan bir grup genç, bir araya gelerek Beat akımını başlatır. Bu akımın amacı cinsel, düşünsel ve sanatsal özgürlükleri sınırlandıran engelleri ortadan kaldırmaktır.

Beat yazarları daha önce benzeri olmayan cesur, direk ve dışavurumcu bir edebiyat tarzını yarattılar. Eserleri kendi dönemlerinde çoğu kişiye göre yasaklanması gereken çalışmalardı. Kimilerine göre ise ortaya çıkanlar sanat değil sadece gençlerin dikkat çekme çabalarının ürünleriydi. Ancak yarattıkları cesur bakış açısı, kendilerinden sonra gelen genç ve hevesli sanatçıları, müzisyenleri ve yazarları derinden etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.

Lucien Carr, Jack Kerouac, Allen Ginsberg ve William Burroughs
Beat Kuşağının yaratıcıları olan Jack Kerouac (On the Road - Tek bir blok kağıda, ara vermeden 3 hafta içerisinde yazarak tamamladığı söyleniyor.), Allen Ginsberg (Howl) ve Lucien Carr Colombia Üniversitesi’nde okudukları yıllarda bir araya gelir. Arkadaşlarına göre daha tecrübeli olan William S. Burroughs (Naked Lunch) da yine kurucular arasındadır. Kısa süre içinde ekibe John Clellon Holmes (The Horn), Neal Cassidy ve Gregory Corso (Gasoline) dahil olur. Özellikle Ginsberg’in "Howl ve Diğer şiirleri" kitabı o yıllarda "kabul gören edebiyat" kavramını epeyce genişletmiştir. İlham kaynaklarından bazıları olan Henry David Thoreau (Beat yazarları tarafından karşıtlık sembolü olarak kullanılmıştır.), Percy Bysshe Shelley, William Blake ve Walt Whitman Beat oluşumunun gelişiminde önemli yerlere sahiptir. Çıkarttıkları tüm eserleri toplumun gözüne sokan Beat yazarları diğer sanatçılara, yazarlara ve müzisyenlere yaratıcılığın kimsenin sınır koyamayacağı bir beceri olduğunu ispat etmiştir. Beat kuşağı yazarları, Elvis Presley, Jim Morrison, Bob Dylan, Andy Warhol gibi dev sanatçılara da esin kaynağı olmuştur.

Ginsberg’in Corso’ya ait Gasoline şiir kitabına yazdığı ön yazının ilk cümlesi inanılmaz;
Bu kitabı bir oyuncak kutusunu açar gibi açın - Open this book as you would a box of toys
Bu yaz William S. Burroughs’a ait Naked Lunch- Çıplak Şölen romanını okudum. Kitabın eleştirilerini okuduktan sonra kitabı elime alırken baya çekindiğimi söyleyebilirim. Uyuşturucunun her türüne, yapılış biçimine, insan bedenindeki ve zihnindeki etkilerine son derece hakim, yazarlığını bir kenara koyup kimyager olarak da nitelendirebileceğimiz bir kişilik kendisi. (Mexico City’de bir barda “Hadi şimdi biraz William Tell” diyerek kafasının üzerindeki elmaya ateş etmek isterken karısını öldüren deli) Tabi denemeleri sonucunda ulaştığı akıl seviyelerinde çıkardığı yazıları baya tuhaf! Çıplak Şölen çok direkt, korkutucu derecede pornografik, vahşi ve rahatsız edici diyebilirim. 50’li, 60’lı yılları bir kenara bırakalım, günümüzde dahi anlaşılabileceğini düşünmüyorum, belki daha zamanı vardır. İleride insanlar dehşet verici derecede yaratıcı bulacaklar, kim bilir. Elbette şu anda da böyle düşünenler var.




U.S. Barefoot Beatnikler, Washington Square Park, Greenwich Village, NYC, 1960'lar
 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder