1920’lerde doğan, 2.Dünya Savaşı dönemi üniversite yıllarına
denk gelen, her biri iyi eğitimli ve stil sahibi gençlerden oluşan bir şair
çetesi olan Beat kuşağı yazarları savaş sonrasında ekonominin tekrar canlanması
ile tüketime saldıran insanları ve buna yol açan düzeni sorgulamaya başlar. Kapitalizmin
sebep olduğu bu tüketim manyaklığının ve beraberinde getirdiği yasakların insan ruhunu çökerttiğine ve insanın yaratma
becerisini ortadan kaldırdığına inanan bir grup genç, bir araya gelerek Beat
akımını başlatır. Bu akımın amacı cinsel, düşünsel ve sanatsal özgürlükleri
sınırlandıran engelleri ortadan kaldırmaktır.
Beat yazarları daha önce benzeri olmayan cesur, direk ve dışavurumcu bir
edebiyat tarzını yarattılar. Eserleri kendi dönemlerinde
çoğu kişiye göre yasaklanması gereken çalışmalardı.
Kimilerine göre ise ortaya çıkanlar sanat değil sadece gençlerin dikkat çekme
çabalarının ürünleriydi. Ancak yarattıkları cesur bakış açısı, kendilerinden
sonra gelen genç ve hevesli sanatçıları, müzisyenleri ve yazarları derinden
etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
|
Lucien Carr, Jack Kerouac, Allen Ginsberg ve William Burroughs |
Beat Kuşağının yaratıcıları olan Jack Kerouac (On the Road - Tek
bir blok kağıda, ara vermeden 3 hafta içerisinde yazarak tamamladığı
söyleniyor.), Allen Ginsberg (Howl) ve Lucien Carr Colombia Üniversitesi’nde
okudukları yıllarda bir araya gelir. Arkadaşlarına göre daha tecrübeli olan William
S. Burroughs (Naked Lunch) da yine kurucular arasındadır. Kısa süre içinde
ekibe John Clellon Holmes (The Horn), Neal Cassidy ve Gregory Corso (Gasoline)
dahil olur. Özellikle Ginsberg’in "Howl ve Diğer şiirleri" kitabı o yıllarda "kabul gören edebiyat"
kavramını epeyce genişletmiştir. İlham kaynaklarından bazıları olan Henry David
Thoreau (Beat yazarları tarafından karşıtlık sembolü olarak kullanılmıştır.), Percy
Bysshe Shelley, William Blake ve Walt Whitman Beat oluşumunun gelişiminde
önemli yerlere sahiptir. Çıkarttıkları tüm eserleri toplumun gözüne sokan Beat yazarları diğer sanatçılara, yazarlara ve müzisyenlere yaratıcılığın kimsenin sınır koyamayacağı bir beceri olduğunu ispat etmiştir. Beat kuşağı yazarları, Elvis Presley, Jim Morrison,
Bob Dylan, Andy Warhol gibi dev sanatçılara da esin kaynağı olmuştur.
Ginsberg’in Corso’ya ait Gasoline şiir kitabına yazdığı ön
yazının ilk cümlesi inanılmaz;
Bu kitabı bir oyuncak kutusunu açar gibi açın - Open this
book as you would a box of toys
Bu yaz William S. Burroughs’a ait Naked Lunch- Çıplak Şölen
romanını okudum. Kitabın eleştirilerini okuduktan sonra kitabı elime alırken
baya çekindiğimi söyleyebilirim. Uyuşturucunun her türüne, yapılış biçimine,
insan bedenindeki ve zihnindeki etkilerine son derece hakim, yazarlığını bir
kenara koyup kimyager olarak da nitelendirebileceğimiz bir kişilik kendisi. (Mexico
City’de bir barda “Hadi şimdi biraz William Tell” diyerek kafasının üzerindeki
elmaya ateş etmek isterken karısını öldüren deli) Tabi denemeleri sonucunda
ulaştığı akıl seviyelerinde çıkardığı yazıları baya tuhaf! Çıplak Şölen çok direkt,
korkutucu derecede pornografik, vahşi ve rahatsız edici diyebilirim. 50’li, 60’lı
yılları bir kenara bırakalım, günümüzde dahi anlaşılabileceğini düşünmüyorum,
belki daha zamanı vardır. İleride insanlar dehşet verici derecede yaratıcı
bulacaklar, kim bilir. Elbette şu anda da böyle düşünenler var.
|
U.S. Barefoot Beatnikler, Washington Square Park, Greenwich Village, NYC, 1960'lar |