Edebi bir eser ya da yazarın yorumlanması da değildir.
Burada yazdıklarım tamamen gerçektir.
Beni hayallerime adım adım çeken Tanrı'mın işidir.
Bana verilmiş en güzel hediyedir.
2005 yılında ilk kez ailemle gittiğim İtalya gezisi sonrasında İtalya'da mutlaka yaşamam gerektiğini hissetmiştim. Bu hissin altında çok bir şey aramamak lazım, İtalya'ya 20 yaşında gidip aşık olmayacak bir genç kız Dünya üzerinde pek yoktur herhalde. :)
Döndükten sonra aile dostlarımız aracılığı ile bir kulübe ulaştım. Öğrencileri İtalya'ya dönemsel programlar çerçevesinde eğitimlere gönderiyorlardı. Ancak ne yazık ki o dönemde kısmet olmadı ve bu hayalimi gerçekleştiremedim. Üniversite bitti, mastır bitti. Ne varsa bitti. Amerika'ya gittim. Kanada'da bir süre yaşadım ama aklım hala İtalya'daydı. Daha gitmeden kültürünü, sanatını, şehirlerini ezbere öğrenmiştim. Nasılsa bir gün gidecektim.
"All’ombra delle cattedrali”, olio su tela, 300 x 400, 1983 |
İş arayışım sürerken hiç aklımda olmayan bir firma olan Aras Holding ile görüşmeler yapmaya başladım. Bir kaç görüşme sonrasında kendilerinden Pazarlama Yönetici Adayı pozisyonu için teklif aldım. Zaman kıymetliydi, boşa geçirmemem lazımdı, sundukları maaş ta ilk iş için gayet tatmin ediciydi. Başladım. Heyecanlıydım, ilk tam zamanlı işimdi. Hayallerimin işi olmasa da bir adım olarak değerlendirdim. İyi ki de öyle yapmışım. Bana o kadar büyük bir hediye sundu ki, her gün değerli patronları Evrim Aras'a minnetim artarak büyüyor.
İşe başladığım hafta şube oryantasyonuna dahil olmam gerektiğini söylediler. İşi daha iyi anlamak için uygulanan bir sistemdi. Evime yakın olan Suadiye şubesinde tam bir hafta boyunca kurye dağıtımını gözlemleyecektim, hatta bizzat ben de yapacaktım. Nasıl yani?? oldum tabi. Prenses kızlardan olmasa da kurye dağıtmak yapmak isteyeceğim bir şey değildi ama bundan da bir şey öğreneceğimdir elbette diye söylendim kendi kendime. Şubeye gittim, abarttığım kadar yorucu ve kötü bir durum yoktu. İlk saat geçti, ben şubede geziyorum. Karşımda bir anda bir kitap standı gördüm. Stand üzerinde yaklaşık 20 tane Tanrılar Okulu kitabı bana bakıyordu, biraz dalga geçer gibi. Gülmeye başladım çünkü çok saçmaydı. Neden bu kitap burada, Suadiye Aras Kargo Şubesi'nde. Ne alakası var?? Sordum, bilen yoktu.
Her olayda bir sebep arayan ben tabi ki. :) Eve gelip kitabı tekrar elime aldım. Bu sefer baya okudum, baya baya okudum. Kapıldım gittim. Yazarın ismine baktım. Stefano E. D'Anna ve dedim ki bu adamla tanışmam lazım! Magnetism! Tesadüf???
İnternet, Google, Stefano D'Anna; ekonomist ve sosyolog yazar, ESE International Rektörü ve Tanrılar Okulu kitabının yazarı. Mayıs ya da Haziran ayında Koç Üniversite'sine konferans vermeye geliyor. Gözlerim açıldı, işte fırsat! Tanışıp ne yapacağım? Ne diyeceğim bilmiyorum. Ama mutlaka bu konferansa katılmam lazım. Bu adamda bana iyi gelen bir şeyler var. Bir kargo şubesinde kitabın karşıma çıkması kadar alakasız bir şey yaşadıysam, mutlaka var!
Gün geldi, konferans için Koç Üniversitesi'ndeyim. Profesör sahnede ve konuşmasına başladı. Ne kadar dikkatle dinlediğimi anlatmam çok zor, sanki daha önce kapalı olan bir alanım açıldı ve ben oraya doğru ilerlemeye başladım gibi hissettim. Konuşması elbette bir kaç dakika geçmişçesine hızlı aktı, gitti. Çıkışta kitaplarını imzalamak için bir köşede kendisi için hazırlanan masada oturmuştu. Ne kadar çok seveni olduğunu görünce bir an şaşırdım, aslında şaşırmadım. Bekledim bekledim. Herkes hızlı hızlı kitabını imzalatıp gidiyordu. Son kişi gidene kadar bekledim. Ben onunla konuşmak istiyordum. "İşte yalnız!" Yanına gittim. Gülümsedim bir süre bakıp, sonra kitabın karşıma çıkış hikayesini anlattım. Kitabının bende yarattığı etkiyi kendisi ile paylaştım. Gülümsedi. Arkasında döndü ve seslendi "Nehir! Please speak with this girl! She is the one why we came here for!" Oracıkta bayıldım içimden. :)
Daha sonra öğreniyorum ki, Aras Holding'in vizyoner ve sağduyulu dreamer'ı Evrim Aras profesör ile ortak bir projeye imza atmış. Projenin adı "Visionary Leadership Program" Başta kulağa ekonomi ve yönetimsel bir format gibi gelse de benim şalterlerimi kaldıran yüce bir oluşumun bebeğiydi. Değerli profesörümün hayali olan, beni kendimle buluşturan, cesaretlendiren, gözlerimi açan ve hayatımdaki en kıymetli dostlarımla tanıştıran özenle işlenmiş bir program. Ve şirketim tarafından finanse edilen bir proje.
Ofisten kaytardım, VLP'nin son seçmelerindeyim. Yer Ritz Carlton. Muhteşem bir catering, dingin ama canlandıran bir müzik arkada. Herkes o kadar şık ki ve tabi ben de. İlk olarak adayları profesör karşıladı, programı, hayalini anlattı. Bizleri dinledi ve dedi ki; "İkinci bölümde bu projeyi hayata geçirebilmemde bana destek olan sponsorumuz sizlerle tanışacak!" "Nasıl ya??? Patronum! Bravo süper haber! Ben kesin şutingen! Napayım, yapacak bir şey yok. Ne olacaksa olacak şu andan sonra. Zaten kendimi anlatacağım, o beni anlar." dedim. Konuştum. Bana dedi ki; "Sen ailedensin, elbette öncelik sensin." O kadar kıymetli bir insan ki, eşsiz bir anlayışa sahip. Şükür ki şirketine girmişim.
Ve Floransa, Ekim 2010.
Sevgili profesörün, Frewingz fikrinin doğmasında ve şu anda yaptığım ruhumu canlandıran pek çok şeyde etkileri çok büyük. Ben de kendi düşüm için ilerliyorum. Çünkü bu dünyaya başkalarına ait düşleri gerçekleştirmek için gelmiş olamayız. :)
İlerleyen zamanlarda Floransa'da yaşadıklarımı ve kitaptan alıntıları da paylaşacağım. Benim gibi kendisinin ilk öğrencilerinden olma şansınız olmasa da tavsiyem Tanrılar Okulu'nu henüz okumadıysanız mutlaka okumanız yönünde.
Prof. Stefano D'Anna |
Derinden hissettim, yüreğine sağlık. Ölümsüz bir ruh, ebedi bir kitap ve sonsuz dostluk...
YanıtlaSilDevamı gelecek ;)
Sil